19 Ekim 2018 Cuma

UZAYDA IŞIK VE ZAMAN SORUNSALI



Soru: İstanbul’un Fethi uzaydan izlenebilir mi?
Cevap: Teorik olarak evet. Ama günümüz teknolojisiyle mümkün değil.
Evren devasa yada sonsuz büyüklüktedir (Evrenin bir balona benzediği ve 14 milyar ışık yılı çapında olduğu tahmin edilmektedir, ancak bu da birçok bilgi gibi sadece teoriden ibarettir.)
Uzayda algımızın ötesinde devasa bir boşluk vardır, gök cisimleri arasındaki mesafe çok büyüktür. Eğer evrendeki bütün maddeyi evrenin hacmine oranlarsak metre küpe 3 atom düşer. Uzaydaki gök cisimleri arasındaki mesafe öylesine uzaktır ki astronomi biliminde mesafeler ‘km’ cinsinden değil, “ışık yılı” ile ifade edilir.
Bilindiği üzere, Evrende ''Türümüzce ölçülebilen'' en hızlı olan madde ışıktır. Işık ''Boşlukta'' 1 saniyede 299.792 km yol alır. Yani boşluğa bir lazer tutarsanız düğmeye bastıktan 1 sn sonra tuttuğunuz ışık 298.000 km öteye ulaşır. Bir ışık yılı, ışığın bir yılda aldığı yoldur, bu da yaklaşık olarak 10 trilyon km’dir.
''Dünyanın küre olduğunu baz aldığımızda'' Mesela Ay, Dünya’dan yaklaşık 384.000 km, Güneş ise 150 milyon km uzaklıktadır. Bu nedenle Ay ışığını 1 saniye, Güneşin ışığını 8 dakika geç görürüz; çünkü saniyede 298.000 km yol alan ışığın bize yetişebilmesi için bu mesafeyi kat etmesi gerekmektedir. Işık bu mesafeyi tüketirken belirli bir zaman geçer.
Mesela Güneş şu an bir anda kaybolsa biz Güneş’i 8 dakika daha görmeye devam ederiz, çünkü aramızdaki mesafe çok büyük olduğu için Güneş yok olsa bile, Güneş ışığı aramızdaki mesafede yol almaya devam ettiğinden, ışık bir kaç dakika daha gelmeye devam eder. Bunu silahtan çıkan bir mermi gibi düşünebilirsiniz. Eğer uzun namlulu bir silahla 1-2 km ötedeki bir hedefe ateş ederseniz, mermi ne kadar hızlı giderse gitsin ateş edildiği anda değil, bir kaç saniye sonra hedefe ulaşacaktır. ''1 missisipi, 2 missisipi''
Örneğin, Güneş sistemine en yakın yıldızlardan biri olan Alpha Centauri isimli yıldız sistemi, bizden 4,4 ışık yılı uzaklıktadır. Yani şu an Dünya’dan Alpha Centauri’ye bakarsak bu yıldızın şu anki halini değil, 4,4 yıl önceki halini görürüz. Çünkü Alpha Centauri bizden 44 trilyon km uzaklıktadır ve bu yıldızın ışığı bize ancak 4,4 yılda ulaşmaktadır. Eğer Alpha Centauri’de şimdi bir patlama gerçekleşse, biz bu patlamayı ancak 4,4 yıl sonra gözlemleyebiliriz.
Öyle yıldızlar vardır ki bu yıldızlar binlerce yıl önce öldüğü halde biz o yıldızları görmeye devam ediyoruz; çünkü ışığı gelmeye devam etmektedir. Mesela bir yıldız düşünelim, bu yıldız dünyadan 10.000 ışık yılı uzaklıktaysa ve 4000 yıl önce ölmüşse, biz bu yıldızı ölü olmasına rağmen 6000 yıl daha görmeye devam ederiz, çünkü ışık kaynağı ölse bile bu kaynaktan çıkan ışık boşlukta ilerlemeye devam eder. Yani geceleri gökyüzüne baktığınızda görmüş olduğunuz yıldızlar, yıldızların o anki halini değildir. Siz gökyüzüne baktığınızda baktığınız yıldızın bize uzaklığına göre o yıldızın onlarca, yüzlerce, binlerce yıl önceki halini görürüz. Baktığınız yıldızlar içerisinde kara deliğe, nötron yıldızına veya beyaz cüceye dönüşmüş hatta ömrünü tüketmiş yıldızlar bile var. Ama bu yıldızların mesafeleri biz o kadar uzak ki, kendileri ölmüş olmasına rağmen ışıkları bize gelmeye devam etmektedir.

Velhâsıl kelam, ışık uzayda yol aldığında belli bir zaman geçer ve bu zaman bazen milyonlarca yıl olabilir.
Işığın zamanla olan ilişkisini anladıysak eğer ”İstanbul’un fethini izleyebilir miyiz?” sorusu anlam kazanmaya başlar. Güneş’ten gelen ışık Dünya’ya çarpar ve uzaya dağılır. Eğer siz, mevcut teleskoplardan çok daha gelişmiş bir teleskopla 560 ışık yılı uzaklıktan Dünya’ya bakarsanız, Dünya’nın şu anki halini değil 560 yıl önceki halini görürsünüz. Eğer 560 ışık yılı öteden çok gelişmiş bir teleskopla İstanbul’a bakarsanız İstanbul’un fethini capcanlı izleyebilirsiniz.. Tabi eğer İstanbul’un fethi sırasında Dünya’dan yansıyan ışıklar bir engelle karşılaşmamışsa..
Örnekleri çoğaltabilirsiniz… Eğer siz 27 yaşındaysanız, 20 ışık yılı uzaklıktaki bir uydudan dünyaya baktığınızda, 7 yaşındayken sokakta arkadaşlarınızla oynadığınız sek seki izleyebilirsiniz. Eğer 900 ışık yılı uzaktan Dünya’ya Anadolu yarımadasına bakarsanız, Selçuklu Devleti zamanında yaşayan 22. kuşaktan dedenizin nasıl biri olduğunu görebilirsiniz. 7000 ışık yılı uzaklıktan şu an Dünya’ya bakan birileri varsa eğer, bizleri değil, bugün soyu tükenmiş olan mamutları avlamaya çalışan insanları görecektir. Örnekler sonsuz. Siz dışarıda gezerken sizin binlerce Terabaytlık görüntüleriniz uzayın boşluğunda ilerlemekte. Siz ruhunuzu teslim ettiğinizde de bu görüntüler uzayın sonsuzluğunda saniyede 300 bin km hızla ilerlemeye devam edecek…

Peki ya geceleri veya evimizdeyken veya bulutlu bir günde de evrene bizden bir şeyler ulaşır mı? Evet, içimizden geçen atom altı parçacıklar ulaşır. Bugün artık kesin olarak biliyoruz ki madde yalnızca proton-nötron-elektrondan teşekkül eden atomlardan oluşmuyor. Atom altı parçacık adı verilen 30’a yakın parçacık türü bulunmaktadır. Mesela bu parçacıklardan biri fotondur. Görme olayı ve gördüklerimizin renklendirilmesi fotonlar sayesinde gerçekleşir. (CERN’de bu parçacıklar ve Big Bang üzerine çalışmalar yapılmıştı. Kuantum fiziğinin çıkış noktası da parçacık fiziğidir) Bu parçacıklar o kadar serbest dolaşırlar ki maddelerin içinden rahatlıkla geçerler. O kadar serbest dolaşırlar ki bu parçacıkların kütlelerinin olup olmadığı bile tartışma konusudur. 
Görüntülerimiz evrende ışık hızıyla sonsuzluğa doğru yol alıyor. Görüntülerimiz binlerce yıl sonra başka yıldızlara ulaşacak, süpernovalarla buluşacak, belki de ışığı bile emen bir kara deliğin çekimine girecek, belki başka bir gezegenin vadisinde bir kayanın üstüne düşecek, belki de başka bir güneş sistemindeki başka bir gezegende dünyamızı izleyen bir gözden içeri girecek, neticede her birimiz birer yıldız tozuyuz…
Buradaki önermelerle asıl anlatmaya çalıştığım konu kâinatın büyüklüğü ve Dünya üzerindeki nesnelerin görüntülerinin evrende yaptığı yolculuktur. Bugünkü teknolojiyle bu teoriyi gerçekleştirebilmek imkânsızdır. Günümüz teknolojisinde bunu gerçekleştirebilmek için ışık hızından binlerce kat daha hızlı bir alet yapmak gerekir; ancak bu alet yapılsa bile ışık hızına erişen her madde moleküllerine ayrılır ve parçalanır. Evet, bugün için düşündüğümüzde bu eylem imkânsızdır; ancak eğer başka yıldızlar ve gezegenlerde yaşayan akıllı varlıklar varsa, dünyamızın binlerce yıl önceki görüntülerini gözlemleyebilirler. Yani ‘’İstanbul’un fethi izlenebilir mi?’’ sorusunun cevabı “Evet, izlenebilir”dir, ancak burada izleme eylemini gerçekleştiren özne, 21. yy teknolojisine sahip günümüz insanları değildir. Bu özne, uzaydaki olası akıllı varlıklar veya onlarca asır sonra maddenin zaman ve mekân sorunsallığını aşabilen olası post-millenium insanlarıdır.

Konuyu daha iyi kavrayabilmek için Barış özcan'ı izlemelisiniz: https://www.youtube.com/watch?v=oB2u8dbYQLI&t=585s


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.