5 Ocak 2019 Cumartesi

KUR'AN DA ŞİFRELENMİŞ ''RUH GÖÇÜ'' KAVRAMI


Reenkarnasyon, bedenini kabul edememiş birisi olarak benim son yıllarda araştırmaya başladığım bir şeydi. Din adamlarının anlattıklarından oldukça başka şeyler gördüm içinde. Reenkarnasyonla ilgili bir yazı yazmak istediğimde, en iyi referans noktası olarak bunu kullanabileceğimi düşündüm. 

Yaşamla ilgili arayışlarım çok küçük yaşlarda başlamıştı. İçimde taşıdığım ruh, bedenimi bir türlü kabul etmek istemiyor, aynanın her karşısına geçtiğimde hayatı daha anlamlandıramamış bir çocuk olarak bu benim bedenim değil diye ağlamaya başlıyordum. Bedenimi kabullenmem çok uzun yıllarımı aldı. Kendimi ne cinsiyetli ne de bu bedene ait gibi hissetmiyordum. Bu kaybolmuşluk içersinde Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenlerimin daha ilkokula giderken ismim yabancı olduğu için (Türkçe ya da Arapça olmadığı için) cehenneme gideceğimi söylemelerinin de bana hiçbir yararı olmadı doğrusu.
Yaşadığım toprakların hakim dini olan İslamiyet beni kendinden oldukça uzaklaştırmıştı, tanrıyla tanışmam ve barışmama uzun bir zaman vardı o yıllarda. Din benim için anneannemin bana gece yatmadan önce ezberlettiği dualarla mahalledeki arkadaşlarımın gittiği ve benim de onlarla birlikte olmak için gitmeyi istediğim ama ailemin asla gitmeme izin vermediği ‘ kurslarından ibaretti.
İslam’ın hiç de alakası olmadığı sözcüklerin kendini din adamı olarak tanıtan insanların ağzından dinlemek bana saçma geldiğinde Kuran’ı elime alıp okumak istedim. Günde beş kez bana yapılan namaz çağrısı herkesin Allah’ın adını anmadan bir gün bile geçirememesi ateist olmaya karar vermiş birisi olarak beni oldukça zorluyordu çünkü.

Kuran’da reenkarnasyon var mı?

Kuran’ı okumak öyle kolay iş te değildi hani, özellikle önyargılarla yaklaştığınızda. Birkaç başarısız girişimin ardından sayfalarında ilerlediğimde beni oldukça şaşırtan ayetlerle karşılaştım. Kuran birkaç hayat yaşadığımızla ilgili ipuçları taşıyordu. Bedenini kabul edememiş birisi olarak benim son yıllarda araştırmaya başladığım bir şeydi reenkarnasyon. Din adamlarının anlattıklarından oldukça başka şeyler gördüm içinde. Reenkarnasyonla ilgili bir yazı yazmak istediğimde, en iyi referans noktası olarak bunu kullanabileceğimi düşündüm. Uzun zamandır Kuran’daki bu reenkarnasyon ayetlerini ortaya çıkarmayı düşünüyordum. Bu ayetleri çıkarılmış olarak karşımda gördüğüm gün evet bu yazıyı artık yazabilirim diye düşündüm…

Kuran giriş gelişme sonuç

Kuran, giriş – gelişme – sonuç dizisinde bir kitap değildir. Onu baştan sona kadar okumanın bu sebeple bir manası yoktur. Ayet ayet indirilen bir kitaptır. Ayetlere odaklanmak bu açıdan işimizi daha da kolaylaştıracaktır.
“HEM ONU BİR KURAN OLARAK AYET AYET AYIRDIK Kİ İNSANLARA DURA DURA OKUYASIN, HEM DE GEREKTİKÇE PARÇA PARÇA İNDİRDİK” (İSRA SURESİ 106. AYET) 
Kuran, Hz. Muhammed’den sonra sıraya dizilmiştir. Peygamberin onu sıraya dizme fırsatının olmadığını düşünmek mantıksızdır. Bunu giriş – gelişme – sonuç bölümleri olmadığı için yapmamıştır. Kuran dizilimi baştan sona ya da sondan başa doğru değildir. Burada kademeli yazılmış olduğu ve her bir jenerasyonun kendi Kuran düzlemini görebildiği gerçeğiyle karşılaşıyoruz. Hangi tekamül seviyesinde olduğunla ilgili olarak görebildiğin bir Kuran düzlemi. Çağın idrak etmeye hazır olamadığı kademeler şifrelenmiştir. Örneğin:
  1. Ta, sin, mim.
  2. Bunlar sana o apaçık Kitap’ın ayetleridir!
(Şuara Suresi 1. ve 2. ayet) 
Yukarıdaki ayetlerin ilkinde anlamadığımız bir ayet mevcuttur ancak ikinci ayette bunun apaçık bir kitap olduğundan söz edilmektedir. Burada bir çelişki söz konusudur. Burada Kuran, gerçeklerini anlamamız için bize izler bırakmaktadır. Bunun gibi 28 ayet daha bulunmaktadır. Burada anlatılmak istenen açıklık kitabın bütünü değil düzlemler üzerinde olduğunun gerçekliğidir. Okunabilen düzlem bizim için kristal kadar nettir. Okunabilen düzlem, kaldırabileceğimiz kadar hakikati bize apaçık anlatır.
“EY İMAN EDENLER, SİZE AÇIKLANDIĞINDA SİZİ ÜZECEK ŞEYLERİ, SORMAYIN; KURAN İNDİRİLDİĞİ ZAMAN SORARSINIZ, SİZE AÇIKLANIR. ALLAH ONU AFFETTİ. ALLAH BAĞIŞLAYANDIR, YUMUŞAK OLANDIR.” (MAİDE SURESİ 101. AYET)
Düzlem felsefesini anlatan bu ayetin kendisi iki düzleme bölünmüştür. İlk iki cümle, ilk düzleme yani Kuran’ın indirildiği döneme aittir. “Allah onu affetti”  cümlesinde Kuran bir anda sevgi düzlemine geçer. Sure içinde affedilen kişinin kim olduğuna dair bir ipucu verilmemektedir.
“O, ALEMLER İÇİN SIRF BİR ZİKİR, BİR ÖĞÜTTÜR. ” GERÇEKTEN KURAN’IN HABERİNİ BİR SÜRE SONRA BİLECEKSİNİZ.” (SAD SURESİ 87. VE 88. AYET)
 Burada ümmetler için yerine alemler için denmesi de Kuran ın tüm jenerasyonları kapsadığını anlatmaktadır ve ilk anda Kuran ın haberini anlamayacağımızı bize bildirmektedir. Kuran ı Kerim’in şifreli bir metin olduğu açıktır. Ancak aşağıdaki ayet bunu bize daha net anlatmaktadır:
“SANA KİTABI İNDİREN O’DUR. O’NDAN KİTABIN ANASI OLAN BİR KISIM AYETLER MUHKEM’DİR. (KESİNDİR) ; DİĞERLERİ İSE MÜTEŞABİHTİR. (BENZEŞMELİDİR.) KALPLERİNDE KAYMA OLANLAR, FİTNE ÇIKARMAK VE OLMADIK YORUMLARINI YAPMAK İÇİN MÜTEŞABİH OLANINA UYARLAR. OYSA, ONUN AÇIKLAMASINI “ALLAH’TAN BAŞKASI BİLMEZ. İLMİNDE DERİNLEŞENLER İSE; “BİZ ONA İNANDIK TÜMÜ RABBİMİZİN KATINDADIR” DERLER. TEMİZ AKIL SAHİPLERİNDEN BAŞKASI ÖĞÜT ALIP DÜŞÜNMEZ.”
(AL – İ  İMRAN SURESİ 7. AYET)
Bu ayetle Kuran daki ayetler iki bölüme ayrılmıştır. Kesin hüküm ayetleri ve farklı anlamlandırmalara açık olan ayetler. Bunu kategorik olarak ayırmak mümkün değildir. Çünkü bölümleme oldukça derinlemesine yapılmıştır. Hangi düzlemin ilk sırada olduğu da açıktır. Farklı yorumlaması mümkün olmayan ayetler ilk düzlemdedir.
Bu ayeti gösterip, saptırılmış olanlar sizlersiniz işte diyecekler mutlaka çıkacaklardır. Ancak bu kişilerin şuna dikkat etmesini öneriyorum.
Acaba Tanrı bazı insanların yoldan sapmalarına gerekçe olarak kullanacaklarını bildiği halde neden benzeşmeli ayetlere ihtiyaç duymuştur. Bence buradaki giz, benzeşmeli ayetlerin açıklamasını Allah’tan başka kimsenin bilemeyeceğinin anlatıldığı bölümdür. Tanrı kutsal kitabın bir bölümünü insanların anlamaması için indirmiş olabilir mi? Tanrı tarafından indirilmiş bir din… Onu insanlara anlatmak için var gücüyle didinen bir peygamber… Ve bu yolda canlarını veren ilk Müslümanlar… Tüm bunlar insanların tam olarak anlayamayacağı bir kitap için midir? Ya da tanrı derinlere gizlediği mesajları için doğru zamanı mı beklemektedir? Şu gerçektir ki bütün benzeşmeli ayetlere ilk bakışta her insan yorum getirebilir. Allahtan başkası bilmez ifadesi burada anlamını bildiğini sanmamanın örtülü bir ifadesidir. Çünkü onların anlamı ilk anda sandığın gibi değildir. Bu cümleden sonra yapılan ilimde derinleşme vurgusu da benzeşmeli ayetlerin sırrının açıklanmasıyla ilgili bir zaman öngörüsüdür. Bu vurgu sadece ilimde derinleşenlerin kitabın bütün olduğunu anlatmak içindir. Benzeşmeli ayetler olduğu vurgusu Zümer Suresi 23. ayette de geçmektedir:
“ALLAH, MÜTEŞABİH (BENZEŞMELİ), İÇ İÇE İKİŞERLİ BİR KİTAP OLARAK SÖZÜN EN GÜZELİNİ İNDİRDİ. RABLERİNE KARŞI İÇLERİ TİTREYEREK – KORKANLARIN O’NDAN DERİLERİ ÜRPERİR. SONRA ONLARIN DERİLERİ VE KALPLERİ ALLAHIN ZİKRİNE YUMUŞAR YATIŞIR. İŞTE BU, ALLAHIN YOL GÖSTERMESİDİR, ONUNLA DİLEDİĞİNİ HİDAYETE ERDİRİR. ALLAH, KİMİ SAPTIRIRSA, ARTIK ONUN İÇİNDE BİR YOL GÖSTERİCİ YOKTUR” (ZÜMER SURESİ 23. AYET). 
Burada bir yenilik getirilmiştir, düzlemlerin sayısının yanı sıra sıralamasını da görebilirsiniz. İkişerli kitap olduğunu belirttikten sonra, tanrıdan korkmayı anlatır. Sonra da ikinci düzleme geçiş belirtilir, sevgi düzlemine. Bu bize işlerin yürüyüş biçimini anlatan bir ayettir aynı zamanda da. Önce korkuyu öğreniriz, Kuran da korkutucu ayetlerle doludur. Sonra sevgiyi fark eder ikinci düzleme geçeriz. Ki bu hidayete ermenin yoludur. İkişerli kitap Allah’ın yol gösterme biçimidir.
Müteşabih ayetler, zannedildiği gibi kelimelere mecaz anlamlar yüklemek değildir, çünkü bunu edebiyatı iyi olan herkes yapabilir. Müteşabih ayetler 7. yüzyıla ayrı 21. yüzyıl jenerasyonuna ayrı mesajlar sunabilmektir. Öyle ki yeni mesaj eskisinden bambaşka olabilir.
Reenkarnasyondan bahsederken, öncelikle bilinen yaşam – ölüm – cehennem – cennet kavramı üzerinden gitmek istiyorum. Bilinen inançlara göre tanrı adildir. Ve ahirette bize hesap sormaktadır. Ve bize o kadar adil davranmaktadır ki bu hesabı sorarken biz gıkımızı bile çıkartmamaktayız. Ahiret gününde bir araya geldiğimizde Afrika’da açlıktan ölen 6 aylık, 3 yaşında,  5 yaşında vs. çocuklar da orada olacaklar. Ahiret gününde bu çocuklar tanrının karşısında cennete ya da cehenneme gidecekleri konusunda karar aşamasındalar ve geçmişleri oldukça net:
Doğdum
Acıktım
Susadım
Ve Öldüm.
Kısacık hayatlarında bu çocuklar neyi ispatlamış olabilirler, o kısacık hayatta sonsuzluğun neyini hak etmiş olabilirler? Bu çocukları cehenneme mi göndereceğiz cennete mi? Cehenneme göndersen hepsi isyan edip biz öldüğümüzde daha bebektik hiçbir suç işlemedik ki demeyecekler mi? Cennete gönderilseler bu kez de diğer yaşayanlar itiraz etmeyecekler mi? Eee, biz de bebekken ölseydik o zaman. Anlaşılan o ki yaşam tek bir ömre sığmayacak kadar uzun. Bu suali din adamlarına sorsanız Tanrı bilir ya da Allah’ın takdiri gibi cevaplar alacaksınızdır mutlaka. Evet, Tanrı biliyor ve bize de bildiriyor zaten Kuran ı Kerim’inde ve gün geldiğinde bizim anlayacağımızı da söylemeyi ihmal etmiyor.


Kur’an’da özellikle tekrarlanan ayetler vardır. Sanıldığının aksine bunlar pekiştirilmek için değildir. Kur’an zaten kutsal bir metindir ve yazılan bir kelime bile tekrar tekrar okunacağından pekişecektir. Tekrar edilen anlatımların bazı kriptolara işaret ettiğinin fark edilmesi için bunu yapmaktadır. Bize ipuçları bırakmaktadır.


Kıyamet kavramını kabul eden diğer tektanrılı dinlerde olduğu gibi, İslam’da da geleneksel olarak ''Ruh göçü'' kavramı yoktur. Buna karşılık özellikle Batıniler Kuran’da bu kavramla ilişkili gördükleri bazı « üstü kapalı » (sembolik) ifadeler olduğunu ileri sürerler. Fakat geleneksel İslam’da bu ayetlerin böyle yorumlanmasının doğru olmadığı, anlamlarının böyle olmadığı ifade edilir. İslam’ın ezoterik öğretisi Sufizm’de reenkarnasyonu kabul eden metinler bulunmaktadır. Örneğin İranlı büyük sufi üstadı Bahram Elahi, « Kemal Yolu » eserinde kişinin ruhsal tekamül yolundaki kurtuluşa ermesi için yaklaşık 50.000 yıl boyunca çeşitli bedenlerde reenkarne olması gerektiğini açıklamaktadır. Fakat kitaptaki ifadeleri başka şekillerde de yorumlanabilir. Mevlana Celaleddin Rumi’nin ve Yunus Emre’nin şu sözlerinde de reenkarnasyonun ima edildiği ileri sürülmektedir:
Ben de cansız varlıkken öldüm, yetişip gelişen bitki oldum; bitkiyken öldüm, hayvan biçiminde tezahür ettim. Hayvanlıktan geçip öldüm, insan oldum; öyleyse ölmekten korkmak niye? Hiç daha kötüye dönüştüğüm, alçaldığım görüldü mü?(Mevlana Celaleddin Rumi)
Ete kemiğe büründüm, Yunus olarak göründüm (…) Her dem yeni doğarız, bizden kim usanası. (Yunus Emre)
Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz. Nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz. (Hz. Muhammed)
Ruh göçünü kabul eden akımlardan en bilineni Gnostisizm’dir. Gnostikler, özellikle Ürdün, Anadolu ve Mısır’da yaşamışlardır. Gnostik öğretiler çeşitli olmakla birlikte ortak hareket noktalarının şu ilkelerde toplandığı söylenebilir:
  • Hakikatlere ulaşabilmede dinler yetersizdir.
  • Hakiki bilgiler, yani hakikate ait ya da hakikate yakın bilgiler ancak ruhsal ve psişik gelişim yoluyla edinilebilir.
  • Ruh ölümsüzdür. Ruh dünya yaşamında bir tür hapishane yaşamı geçirmektedir.
  • Gerçek olan, fiziksel dünya yaşamı değil, ruhsal yaşamdır.
  • Dünya dualite ilkesinin geçerli olduğu bir gelişim ortamıdır.
  • Ruhsal gelişim yolunda en önemli bilgi kaynaklarından biri, ruhsal alemden ruhsal irtibatlarla alınabilecek yüksek bilgiler içeren tebliğlerdir ki, bunlar ruhsal bakımdan seçkin insanlara verilir.
Öte yandan Şii mezheplerin birçoğunda gnostisizmin etkileri görülmektedir ki, bunlardan bazıları ruh göçüne inanmaktadır. Örneğin Dürzîlikte bu inanış mevcuttur. Bununla birlikte geleneksel İslam, bu öğretiyi İslamiyet kapsamında görmez.

Bilimsel alanda reenkarnasyon çalışmalarında, ünlü İngiliz biyolog Thomas Huxley reenkarnasyon fikrinin makul bir fikir olduğunu düşünmüş ve “Evrim ve Etik” (Evolution and Ethics) ve “Denemeler” (Essays) adlı kitaplarında bu fikri tartışmalı olarak ele almıştır.

ABD’de son zamanlarda, kimilerince 20’inci yüzyılın Galilesi sayılan Kanadalı – ABD’li psikiyatrist Ian Stevenson tarafından sürdürülen bilimsel araştırmaların sonuçlarının yayımlanmasıyla reenkarnasyona olan ilgi biraz daha popüler hale getirilmiştir.
Reenkarnasyonun varlığının lehindeki en ayrıntılı kişisel rapor dosyaları Virginia Üniversitesi’nden Prof. Ian Stevenson tarafından “Yirmi Açık Reenkarnasyon Vakası” (Twenty Cases Suggestive of Reincarnation), “Reenkarnasyon ve Biyoloji: Doğum İşaretlerinin ve Doğum Kusurlarının Etiyolojisine Bir Katkı, Cilt 1: Doğum İşaretleri” (Reincarnation and Biology: A Contribution to the Etiology of Birthmarks and Birth Defects Volume 1: Birthmarks) ve “Reenkarnasyon ve Biyoloji: Doğum İşaretlerinin ve Doğum Kusurlarının Etiyolojisine Bir Katkı, Cilt 2: Doğum İşaretleri ve Diğer Anormallikler” (Reincarnation and Biology: A Contribution to the Etiology of Birthmarks and Birth Defects Volume 2: Birth Defects and Other Anomalies) adlı kitaplarda yayımlanmıştır. İncelemelerinin bir kısmı Charlottesville Üniversitesi tarafından İngilizce olarak, 6 büyük cilt halinde yayımlanmıştır.
Prof. Stevenson 40 yılını, geçmiş yaşamlarını hatırlıyor gibi görünen çocukları incelemeye hasretti. Yaklaşık 1000 çocuk üzerinde incelemelerde bulundu. (İncelediği vakaların sayısı 2002 yılında 2006’yı bulmuştur.) Prof. Stevenson her vakada çocukların raporlarını metotlu olarak belgeledi. Böylece, çocukların anlattıkları ile ölen kişilere ait olguların paralellik göstermekte olduğunu doğrulamayı başardı. Aynı zamanda söz konusu ölen kişilerde ölüm ve yaralanmaya yol açmış yara izlerinin söz konusu çocuklarda doğum işareti ve doğum kusuru olarak belirmiş olduğunu, otopsi fotoğrafları gibi tıbbi kayıtlarla doğruladı. Prof. Stevenson’un yardımcılarıyla bilimsel anlamda son derece titiz bir şekilde incelediği bu vakalarda, geçmiş yaşamlarını (reenkarnasyonlarını) hatırladıklarını söyleyen bütün çocukların iddiaları araştırılmış ve hepsi doğrulanmıştır. İncelemelerini genellikle reenkarnasyona inanılan ülkelerde sürdürmüş olan Stevenson, yayımlanan son kitabında ise Batıda rastladığı 6 vakayı sunmuştur.
Stevenson tarafından belgelenmiş tipik bir vakada, Beyrut’taki bir çocuk 25 yaşında bir motor tamircisiyken plaj yolu üzerinde hız sınırını aşmış bir arabanın çarpmasıyla ölmüş olduğunu anlatmaktaydı. Çeşitli tanıklıklara göre, çocuk sürücünün adını, kazanın tam olduğu yeri, motor tamircisinin kız kardeşlerinin, anne ve babasının, kuzenlerinin ve birlikte ava gittiği arkadaşlarının adlarını veriyordu. Vaka doğrulandı, çocuk söz konusu motor tamircisinin ölümünden birkaç yıl sonra doğmuştu ve çocuğun ailesinin ölen adamla görünür hiçbir irtibatı yoktu.
Stevenson’un ilk incelemelerini daha ziyade, reenkarnasyona inancının yoğun olduğu ülkelerde yapmıştı. Bu bakımdan bir eleştiri aldığında, bu kez incelemelerini Batılı ülkelerde de yaptı ve Avrupa’da incelediği bu tür reenkarnasyon vakaları üzerine bir kitap yayımladı.
Daha başka birçok kişi reenkarnasyon fenomenini sorgulamış ve bunun makul bir fenomen olduğu sonucuna varmıştır. Bu kişiler arasında Peter Ramster, Dr. Brian Weiss, Dr. Walter Semkiw ve başkaları sayılabilir. Fakat bu kişilerin çalışmaları bilim çevreleri tarafından genellikle kuşkuyla karşılanmıştır. Dr. Karl Sagan gibi bazı kuşkucular, daha fazla reenkarnasyon araştırmasının yapılması gerektiği düşüncesindedirler.

Stevenson’un reenkarnasyon araştırmalarının özellikleri

  • Vakaların ve verilerin ulaştığı miktarın çokluğundan, reenkarnasyon taraftarları için teorinin doğru olduğu kesin sayılır.
  • Araştırmaların büyük bölümü üniversiteler tarafından gerçekleştirildi.
  • Madde ve metotlar açıkça ortaya konulmuştur.
  • Uzman dergilerinde bilimsel tartışmalar olmuştur.
  • Dört üniversite tarafından tekrarlanan deneylerin benzer neticeler gösterdiği bilinir.
  • Araştırmalar dinlerden bağımsız gerçekleşmiştir.
  • Araştırmalarda maddi çıkarlar gözetilmemiştir.
  • Araştırma tekniklerindeki titizlik eleştiriciler tarafından da kabul edilmiştir. Tartışma konusu sadece verilerin yorumu üzerinedir.

Reenkarnasyon ile ilgili kriptolanmış ayetler

Kur’an ın kriptolanmış olduğunu anlattıktan ve inanışlardaki reenkarnasyona değindikten sonra gelelim reenkarnasyonla ilgili kriptolanmış ayetleri bulmaya. Reenkarnasyonla ilgili en bilinen ayetler Bakara suresindedir:
“Allah’ın varlığını nasıl inkar ediyorsunuz ki, sizi ölü iken O diriltti, sonra yine sizi O öldürecek, yine sizi O diriltecektir; nihayet O’na döndürüleceksiniz” (Bakara Suresi 28. ayet).
“Sonra ölümünüzün ardından sizi dirilttik ki, şükredebilesiniz” (Bakara Suresi 56. ayet). 
Daha kapalılara bakalım; 
“O’ndan başka ilah yoktur; diriltir ve öldürür. Sizin de Rabbinizdir, geçmiş atalarınızın da Rabbidir” (Duhan Suresi 8. ayet). 
Burada kriptonun çıkarılacağı ilk yer atalarımızdan bahsettiği yerdir. Ata zaten bizden önceki demektir. Başına geçmiş atalarınızı koymuştur. Rab kelimesi tekamül ettiren demektir.  Burada vurgulanan tekamülün evvelden başlayan bir süreç olduğudur. Diğer bir ifadede diriliş ifadesidir. İlk yaradılış için, sizi yarattı ifadesi kullanılır oysa burada sizi diriltti denmektedir. Bunun ilk yaratılıştan sonraki bir dirilme olduğu vurgulanmaktadır. Diğer bir ayet:
“Sizin yaratılmanız ve diriltilmeniz yalnızca tek bir kişi gibidir. Şüphesiz Allah işitendir, görendir” (Lokman Suresi 28. ayet).
Bu ayette de yaratılış ve dirilişin ayrı şeyler olduğu anlatılmaktadır. Ayrıca sizi birden var ettiğine deyinmektedir. Tekamül sonucu tekrar bir e döneceksiniz.
“Ölü iken dirilttiğimiz ve kendisine, insanlar arasında yürüyeceği bir nur verdiğimiz kimsenin durumu, hiç, karanlıklar içinde kalmış, bir türlü ondan çıkamamış kimsenin durumu gibi olur mu? İşte kafirlere, işlemekte oldukları çirkinlikler böyle süslü gösterilmiştir” (Enam Suresi 122. ayet).
“İnsanlar arasında yürüyeceği” ifadesi, dirilişin yaşamın sonrasında değil öncesinde gerçekleştiğini ifade eder. Örnek verilen kimse yaşama yoktan var edilerek değil diriltilerek başlamıştır. Yaşamından öncesi hiçlik aşaması değildir. Ölüm aşamasıdır.
“O, başlangıçta yaratmayı yapan, sonra onu tekrarlayacak olandır. Bu O’na göre (ilk yaratmadan) daha kolaydır. Göklerde ve yerde en yüce ve eşsiz sıfatlar O’nun dur. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir (Rum Suresi 27. ayet). 
“Yaratmayı tekrarlayacaktır” ifadesi her şeyi anlatmaktadır.
” O size hayat veren, sonra sizi öldürecek, daha sonra da diriltecek olandır. Şüphesiz, insan çok nankördür(Hac Suresi 66. ayet).
“Allah yaratışa başlar, sonra onu varlık alanından çekip tekrar yaratır. En sonunda O’na döndürülürsünüz”(Rum Suresi 11. ayet). 
“Ve gerçek şu ki o kıyamet gelecektir, onda hiç şüphe yoktur. Ve gerçekten Allah kabirlerde olanları diriltecektir” (Hac Suresi 7. ayet). 
Bu ayete derinlemesine bakılmazsa gözümüzün önüne gelecek olan mezarlarda yatan insanların, hayata döneceğidir. Peki, yakılarak defnedilen insanlar nasıl dirileceklerdir. Burada kabirden kasıt ölümdür.
“Ya şu kişi gibisini görmedin mi? Çatıları çökmüş, duvarları – damları yere inmiş bir kente uğramıştı da şöyle demişti : “Allah şurayı ölümünden sonra nasıl hayata kavuşturacak? Bunun üzerine Allah, o kişiyi yüzyıllık bir süre için öldürmüş, sonra diriltmişti. ” Ne kadar bekledin?” demişti. ” Bir gün ya da günün bir kısmı kadar bekledim.” Dedi. “Hayır, dedi, aksine sen yüzyıl kaldın. Yiyeceğine içeceğine bak! Henüz bozulmamış. Eşeğine bak! Seni insanlara bir ibret yapalım diyedir bu. Kemiklere bak, nasıl yerli yerince düzenliyoruz onları ve sonra et giydiriyoruz onlara.” İş kendisi için açıklık kazanınca şöyle dedi o : “Allahın her şeye kadir olduğunu biliyorum” (Bakara Suresi 259. ayet). 
“Böylece, aralarında bir sorgulama yapsınlar diye onları dirilttik. İçlerinden bir sözcü dedi ki : ” Ne kadar kaldınız?” Dediler ki : “Bir gün veya günün bir kısmı kadar kaldık.” “Dediler ki: Ne kadar kaldığınızı rabbiniz daha iyi bilir…” (Kehf Suresi 19. ayet). 
“Kemiklere bak, nasıl yerli yerince düzenliyoruz onları ve sonra et giydiriyoruz onlara” ile ifade edilen diriliş sonrası meydana gelen oluşumun etten kemikten olduğudur. Yeni fani bir beden daha yaratılmıştır. Ölümlü bir beden sonunda gene ölecektir. Var oluşun sonsuzluk boyutuna geçtiği Ahiret gününde etten kemikten bir bedene ihtiyaç yoktur. Burada zaman algısından da söz edilmektedir. Ölümde kalınan süre bir gün ya da daha az sanılmaktadır. Yaşamda kalınan süre de ölümden sonra benzer ifadelerle nitelenmektedir.
“Dedi ki; ” Yıl sayısı olarak yeryüzünde ne kadar kaldınız? “Dediler ki: Bir gün ya da bir günün biraz azı kadar kaldık, sayanlara sor” (Mu’minun Suresi 112–113 ayetler). 
Buradan biraz daha karışık olan bölgelere doğru kaymanın zamanı geldi o halde; 
“Allah, ölecekleri zaman canlarını alır; ölmeyenin ise uykuda canını alır. Böylece kendisi hakkında ölüm kararı verilmiş olanı tutar, öbürünü ise adı konulmuş bir ecele kadar salıverir. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir toplum için gerçekten ayetler vardır” (Zümer Suresi 42. ayet).
Burada, “düşünebilen bir toplum için gerçekten ayetler vardır” deniyor, iyice bakamazsan kriptoyu göremezsin demek istiyor. Birisi neden ölmesin ve neden uykuda canı alınsın. Burada uyku ile kastedilenin ne olduğunu anlamak önemlidir. Uykudan kasıt iki yaşam arasında geçen, gece karanlığındaki yaşam sürecidir. Tekamülünü tamamlayan artık tutulacak diğeri ise, tekamülünü tamamlayana kadar yeniden doğmak üzere salıverilecektir.

Kuran’da ayetlerdeki tekrar edilen anlatımlar bazı kriptolara işaret eder. Reenkarnasyon da bu tekrar eden anlatımlarda gizlenmiş olarak yerini almış.

Kuran da özellikle tekrarlanan ayetler vardır. Sanıldığının aksine bunlar pekiştirilmek için değildir. Kuran zaten kutsal bir metindir ve yazılan bir kelime bile tekrar tekrar okunacağından pekişecektir. Tekrar edilen anlatımların bazı kriptolara işaret ettiğinin fark edilmesi için bunu yapmaktadır. Bize ipuçları bırakmaktadır. Biraz önce uykuyla kastedilen de olduğu gibi, gece ve gündüz anlatımları da kriptoludur. Bu ayetleri görelim:
“Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün ardarda gelişinde temiz akıl sahipleri için gerçekten ayetler vardır” (Al-i İmran Suresi 190. ayet).
“Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün ard arda gelişinde… düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır” (Bakara Suresi 164. ayet).
“Gerçekten, gece ile gündüzün ard arda gelişinde ve Allahın göklerde ve yerde yarattığı şeylerde korkup-sakınan bir topluluk için elbette ayetler vardır” (Yunus Suresi 6. ayet) 
O, gece ile gündüzü birbiri ardınca kılandır; öğüt alıp-düşünmek isteyenler ya da şükretmek isteyenler için (Furkan Suresi 62. ayet). 
İşte böyle; çünkü Allah, geceyi gündüze bağlayıp katar ve gündüzü geceye bağlayıp-katar… (Hac Suresi 61. ayet). 
Allah, gece ile gündüzü evirip çevirir. Gerçekten bunda basiret sahipleri için birer ibret vardır (Nur Suresi 44. ayet).
Görmüyor musun ki, gerçekten Allah, geceyi gündüze, gündüzü de geceye bağlar. Güneş ile ayı emre amade kılmıştır. Her biri, adı konulmuş bir ecele kadar akıp gider. Allah yaptıklarınızdan haberdardır (Lokman Suresi 29. ayet). 
(Allah) Geceyi gündüze bağlar, gündüzü de geceye bağlar; güneşi ve ayı emre amade kılmıştır, her biri adı konulmuş bir ecele kadar akıp gitmektedir. İşte bunları yaratan Allah sizin rabbinizdir… (Fatır Suresi 13. ayet). 
Gökleri ve yeri hak olarak yarattı. Geceyi gündüzün üstüne sarıp-örtüyor, gündüzü de gecenin üstüne sarıp-örtüyor. Güneşe ve aya boyun eğdirdi. Her biri adı konulmuş bir ecele kadar akıp gitmektedir. Haberin olsun; üstün ve güçlü olan, bağışlayan O’dur. (Zümer Suresi 5. ayet)
Geceyi gündüze bağlayıp-katar, gündüzü de geceye bağlayıp-katar, o sinerin özünü bilir. (Hadid Suresi 6. ayet)
Gece ile gündüzün ardarda gelişinde Allahın gökten rızk indirip ölümünden sonra yeryüzünü diriltmesinde ve yönetmesinde aklını kullanan bir toplum için ayetler vardır. (Casiye Suresi 5. ayet)
O, yaşatan ve öldürendir; gece ile gündüzün ardı ardına gelişi O’nun kanunudur. Yine de aklınızı kullanmayacak mısınız? (Mu’minun Suresi 80. ayet) 
Geceyi gündüze bağlarsın, gündüzü de geceye bağlarsın; diriyi ölüden çıkarırsın, ölüyü de diriden çıkarırsın… (Al-i İmran Suresi 27.ayet).
Kuran da geçen gece gündüz kavramları birer semboldür. Kuran da gündüz yaşamdır; gece ise ölümdür. Ömür ise gece ve gündüzlerin toplamıdır.
“SİZİ GECELEYİN ÖLDÜRÜR VE GÜNDÜZÜN NELER YAPIP NELER KAZANDIĞINIZI BİLİR, SONRA ADI KONULMAMIŞ ECEL DOLUNCAYA KADAR ONDA SİZİ DİRİLTEN ODUR. EN SON DÖNÜŞÜNÜZ O’NADIR. SONRA YAPMAKTA OLDUKLARINIZI SİZE O HABER VERECEKTİR” (EN’AM SURESİ 60. AYET).
Gündüz ve gecenin toplamı bir gündür. “Gündüz,” içinde bulunduğun ömrün bir gün olduğunu anlatır. Gecenin ardından yeni bir gün gelmektedir. Gün kavramıyla ilgili daha önceden belirttiğimiz ayetlerde ölenlerde dirilenlerde bir gün olarak algılamaktadır geçen süreleri.
“ALLAH, GÖKTEN YERE HER İŞİ EVİRİP DÜZENE KOYAR. SONRA İŞLER, SİZİN SAYMAKTA OLDUĞUNUZ BİN YIL SÜRELİ BİR GÜN DE YİNE O’NA YÜKSELİR”(SECDE SURESİ 5. AYET).
“…GERÇEKTEN, SENİN RABBİNİN KATINDA BİR GÜN, SİZİN SAYMAKTA OLDUKLARINIZDAN BİN YIL GİBİDİR” (HAC SURESİ 47. AYET).
Kuran geçen bin yıllık gün kavramları da kişinin tekamül edene kadar geçirdiği yaşamların toplamına vurgu yapmaktadır. Bu da sanırım Nuh Peygamberin uzun yaşam sırrının nedenini açıklamaktadır.
“ANDOLSUN, BİZ NUH’U KENDİ KAVMİNE GÖNDERDİK, İÇLERİNDE ELLİ YILI EKSİK OLMAK ÜZERE BİN SENE YAŞADI. SONUNDA ONLAR ZULME DEVAM EDERLERKEN TUFAN KENDİLERİNİ YAKALAYIVERDİ” (ANKEBUT SURESİ 14. AYET).
Burada bahsedilen ömür süresi bilimsel olarak imkansızdır. Hele Ortaçağda bile insan ömrünün ortalama 33 yıla kadar uzayabildiğini düşünürsek. Nuh için 950 yıl yaşadı demez, aralarında kaldı ifadesini kullanmaktadır. Bu ömürle ilgili ucu açık bir kavramdır. Buradaki diğer önemli nokta 950 yılın direk söylenmemesidir. Ayeti okuyan kişi önce binyıl kavramına gönderilir ve bundan elli yıl çıkarması istenir. Bin yıl kavramı ruhların tekamül sürelerinin sembolik anlatım şeklidir. Burada bahsedilen kavram Nuh’un tekamül süresini anlatmaktadır.
“YERİNİZE BENZERLERİNİZİ GETİRECEĞİZ VE BİLEMEYECEĞİNİZ BİR ŞEKİLDE SİZİ YENİDEN OLUŞTURACAĞIZ.” (VAKİA SURESİ 61. AYET)
Ayetteki kripto “yerinize benzerlerinizi getireceğiz” bölümüdür. Bu ifadenin görevi, “insan yeniden oluşturulduğunda ” hayatın devam ettiğini göstermektir. Yerleşik ahiret inancına göre kişi tekrar dirildiğinde hayatın durmuş olması kıyametten dolayı dünyanın dümdüz olması gerekmektedir. Ama burada dünyada yeniden oluşturulduğunuzda hayat devam etmektedir.
Reenkarnasyon karşıtlarının en çok savundukları ayet şudur:
“NİHAYET ONLARDAN BİRİNE BİR ÖLÜM GELİNCE, “RABBİM! BENİ DÜNYAYA GERİ GÖNDERİNİZ Kİ, TERK ETTİĞİM DÜNYADA SALİH AMEL YAPAYIM” DER. HAYIR! BU SADECE ONUN SÖYLEDİĞİ BİR SÖZDEN İBARETTİR. ONLARIN ARKASINDA TEKRAR DİRİLECEKLERİ GÜNE KADAR BİR PERDE VARDIR.”(MU’MİNUN SURESİ 99–100. AYETLERİ).
Bu ayet, reenkarnasyon karşıtlarının savunduğunun aksine, tekrar doğmaya karşı hiçbir fikir içermemektedir. Bu ayet insanın ölüm anında geride bıraktığı hayata duyduğu bağlılığı anlatır. İnsan ölümden korkar, çünkü insan mevcut durumunu muhafaza etmek eğilimindedir. İnsan ölüm anında ister istemez ölüme direnir, geri dönmek ister. Buna engel olunmuştur. Burada tekrar doğuşa engel bir durum yoktur. Aynı bedenle hayata tekrar geri dönülemeyeceği anlatılmaktadır.
Son olarak Kuran dan bir ayetle bitirmek istiyorum:
“İYİ BİLİNİZ Kİ, ALLAH YERYÜZÜNÜ ÖLÜMÜNDEN SONRA DİRİLTİR! ANLAYASINIZ DİYE SİZE AYETLERİ AÇIKLADIK.” (HADİD SURESİ 17. AYET)
Kuran’ın işlevi insanlara bildirmektir. Kuran da ahiretle ilgili bu kadar ayet varken, dirilişle ilgili bilmediğimiz ve aklımızı kullanmamız gereken nedir? İnsanları yanıltan nokta, dirilişle ilgili ayetlere şartlanmış bir şekilde bakmaları ve Kuran’ın kriptografik bir anlatım diline sahip olabileceğine ihtimal vermemeleridir. Sadece aklımızı daha fazla işletirsek birçok şey bulabiliriz. Kuran’ın bize defalarca dediği gibi.

Kuran’da reenkarnasyon izlerine ek olarak:

“EY İNSANLAR, EĞER DİRİLİŞTEN YANA BİR KUŞKU İÇİNDEYSENİZ, GERÇEK ŞU Kİ, BİZ SİZİ TOPRAKTAN YARATTIK, SONRA BİR DAMLA SUDAN, SONRA BİR ALAK’TAN (EMBRİYO), SONRA NE OLDUĞU BELİRSİZ BİR ÇİĞDEM ET PARÇASINDAN; SİZE AÇIKÇA GÖSTERMEK İÇİN. DİLEDİĞİMİZİ, ADI KONULMUŞ BİR SÜREYE KADAR RAHİMLERDE TUTUYORUZ. SONRA SİZİ BEBEK OLARAK ÇIKARIYORUZ, SONRA DA ERGENLİK ÇAĞINA ERİŞMENİZ İÇİN (SİZİ BÜYÜTÜYORUZ). SİZDEN KİMİNİZİN HAYATINA SON VERİLMEKTE, KİMİNİZ DE, BİLDİKTEN SONRA HİÇBİR ŞEY BİLMEME DURUMUNA GELMESİ İÇİN ÖMRÜN EN AŞAĞI UCUNA GERİ ÇEVRİLMEKTEDİR. YERYÜZÜNÜ KUPKURU ÖLÜ GİBİ GÖRÜRSÜN, FAKAT BİZ ONUN ÜZERİNE SUYU İNDİRDİĞİMİZ ZAMAN TİTREŞİR, KABARIR VE HER GÜZEL ÇİFTTEN (ÜRÜNLER) BİTİRİR.” (HAC SURESİ 5. AYET)
Bu ayette dikkat edilmesi gereken nokta topraktan yaratmanın meninin rahme dökülmeden önceki bir aşama olmasıdır. İnsanın meni bile olmadığı bir aşamada toprakla eşleştirilmesi, mecaz taşıyan bir anlamdır. Burada yaradılış toprağından bahsedilmektedir. Meninin ana rahmine dökülmesi, bir canın fizikselleşmesinin ilk aşamasıdır. Toprak ise bunun öncesidir. Burada, bir hayat döngüsünün anlatıldığı söylenebilir, ancak son kısmında; bildikten sonra hiçbir şey bilmeme durumuna gelme, birçok yorumcunun yorumladığının aksine bunama durumu değildir. Yaşlanan herkes bunamaz. Tanrının yaptığı genellemelerin istisnası olmaz. Yaşlanan herkes bunamadığına göre tanrı bunamaktan bahsetmiyordur. Yaşlanan herkes bunamıyorsa eğer, yaşlılık nerenin aşağısıdır. Burada anlatılan bambaşkadır. Ömrün “en aşağı ucu”… Bu ayet ömrün aşamalarını tarif ediyor. Ömrün aşamalarını yukarıdan aşağıya dizerek en aşağı ucunu bulabiliriz gibi geliyor:
Ergenlik çağına erişme,
Bebek olarak çıkarıyoruz,
Sonra ne olduğu belirsiz çiğdem et parçası,
Sonra bir alak’tan (embriyo),
Sonra bir damla sudan,
Topraktan yarattık.
İnsanın bildikten sonra, hiçbir şey bilmeme durumuna gelmesi için geri çevrildiği ömrün en aşağı ucu neresidir? 
“ALLAH SİZİ ANNELERİNİZİN KARNINDAN HİÇBİR ŞEY BİLMEZKEN ÇIKARDI VE UMULUR Kİ ŞÜKREDESİNİZ DİYE İŞİTME, GÖRME VE GÖNÜLLER VERDİ.” (NAHL SURESİ 78. AYET)
Sanırım Kuran kendisi hiçbir şey bilmeme durumunun neresi olduğunu bildiriyor.
Hac suresi 5. ayet hayatın bir döngü olduğunu açıkça anlatmaktadır. Öldükten sonra hatıralarımızı unutup anne karnına geri dönmekteyiz. Kiminizin hayatına son veriyorum demesi de, tekamülünü tamamlayan ruhların tekrar beden almadığının anlatılmasıdır. Bu döngünün sonsuza kadar sürmediğinin anlatılması içindir. Hac suresi 5. ayet doğumu değil ölümü anlatmaktadır. Bir sonraki ayette işin sağlaması açısından önemlidir.
“İŞTE BÖYLE; ŞÜPHESİZ ALLAH, HAKKIN KENDİSİDİR VE ŞÜPHESİZ ÖLÜLERİ DİRİLTİR VE HER ŞEYE GÜÇ YETİRENDİR” (HAC SURESİ 6. AYET).
Emeğine, kalemine, yüreğine sağlık ''Tanya Djaziri Köksur''  
Kaynakça:
Kuran-ı Kerim Elmalı Hamdi Yazır Çevirisi
Burak Özdemir – Tanrının Doğum Günü

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.